1950’li yıllarda başlamış olan obezite cerrahisinde her yöntemin diğerlerine göre avantajları ve dezavantajları var. Burada hastanın beklentileri ve şişmanlık nedeni ele alınarak kendisi için en uygun yöntemin uygulanması gerekiyor.
Obezite cerrahisinde tedavi; kısıtlayıcı yöntemler ve gıdanın bağırsaklardan emilimini önleyici (bypass, atlatma) yöntemler olmak üzere ikiye ayrılıyor. Üçüncü grupta, her iki özelliği de içeren uygulamalar bulunuyor. Besin girişini kısıtlayıcı yöntemlere ayarlanabilir gastrik bant (mide kelepçesi) ve sleeve gastrektomi (tüp mide) giriyor. Geçmişte kısıtlı sayıda hastaya uygulanabilen ve açık olarak gerçekleştirilen bu ameliyatlar, günümüzde obezitedeki artış nedeniyle daha sık uygulanmaya başladı. Laparoskopik cerrahinin gelişmesiyle obezite ameliyatları artık kapalı olarak, hatta göbekten tek kesiden yapılabiliyor.
Kısıtlayıcı ameliyatlar sınıfına giren bu yöntemde; içinde şişirilebilir bir alan olan halka, midenin girişine yakın bir bölüme takılıyor. Bu halka, ince bir boru ile bağlı olan ve deri altına yerleştirilen hazneye sıvı verilerek daraltılabiliyor ya da gerektiğinde genişletiliyor. Halkanın daraltılması ile bu bölge kum saati şeklini alıyor ve zor geçit veriyor. Hasta, sıvı ve yumuşak gıda alabiliyor. Günde sadece üç öğün beslenmesi ve öğünler arasında bol su içmesi gerekiyor. Bu ameliyatı geçiren hastanın, yeni midesini yeni bir eşya almış gibi özenle kullanması gerekiyor. Bazı hastalar kelepçeye rağmen aşırı yemeye devam edebiliyor. Bu durumda megaözofagus (yemek borusu genişlemesi) meydana gelebiliyor. Yaklaşık 45 dakika süren, nispeten kolay bir ameliyat olması nedeniyle bazı hastalar tarafından tercih edilen bu yöntemde, mide kelepçesi çok uzun zaman vücutta kalabiliyor. Ancak şişirme ve boşaltmaların çok uygulanması ile mide üzerinde hasar oluşabiliyor. Bu nedenle hastanın isteği üzerine şişirilip gevşetilmemesi, yani kötüye kullanılmaması gerekiyor.
Bypass, işlemi sırasında mide küçültülüyor ve bağırsağın belirli bölümleri atlatılarak daha aşağı bağlanıyor. İnce bağırsağın atlatılan bölümünün uzunluğuna ve midenin kesildiği yer ile hacmine göre farklılıklar oluşuyor. Yenilen gıda ve sindirim enzimleri ne kadar az bağırsak mesafesini karışmış olarak geçerse zayıflama hızı, kilo verme oranı ve işlemin kalıcılığı o derece artıyor. Bu yöntemde kişinin besinlerdeki vitaminlerden yararlanamaması durumu ortaya çıktığı için, vitamin desteği sağlamak gerekiyor. İşlemin diğer olası komplikasyonlarına yönelik hekiminizden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
Kısıtlayıcı yöntemlerden olan tüp mide ameliyatında amaç, midenin iki litreye kadar çıkabilen hacim kapasitesini düşürmek. Ameliyatta midenin büyük kısmı, geride yemek borusunun genişliği kadar bir bölüm kalacak şekilde zımbalanarak kesiliyor ve çıkartılıyor. Böylece midenin hacmi 100-150 ml.’ye düşürülüyor. Normalde iştah hormonu (ghrelin) salgılayan midenin üst bölümü kesildiği için hormon salgılanmıyor ve kişi de acıkmıyor. Ancak bu yöntemde midenin bir süre sonra tekrar genişleme olasılığı bulunuyor. Bu nedenle hastanın iradesini kullanması burada da önem taşıyor. Hasta aşırı yiyip de kusarsa yiyecekleri geri iten basınç, aynı şekilde mide duvarlarına da uygulandığı için zaman içinde mide genişleyebiliyor. Bu yöntemin kalıcı olması için kişinin yeme miktarını kontrol etmesi gerekiyor. Tüp mide uygulaması yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Her iki yöntemde de hasta bir ya da iki gün hastanede yatıyor, ikinci günden itibaren ağızdan beslenmeye başlayabiliyor.
Tüp mide yöntemi ayrıca bypass yöntemlerinden birinin ilk safhası olarak da uygulanabiliyor. Tüp haline getirilen mide yaklaşık altı ay sonra bağırsakların aşağı bölümüne bağlanıyor. Her iki yöntemin bir arada kullanıldığı, üçüncü gruba giren bu tür ameliyatlar çok fazla kilolu hastaları uzun süren ameliyatla riske sokmamak için iki basamaklı olarak tercih edilebiliyor.
Düzeltilmediği takdirde ölümcül olabilen aşırı şişmanlık hastalığı için cerrahi tedavi, kalıcı ya da uzun süreli sonuç veren bir seçenektir. Obezite cerrahisinde ameliyat yönteminin seçilebilmesi için kilolu hastanın ameliyattan önce her yönüyle incelenmesi gerekiyor. Hastanın psikolojik durumu, gıda alım bozuklukları ve hastanın buna uyumu gibi konuların yanı sıra hemodinamik, solunumsal, metabolik ve eklemlerle ilgili işlevlerin de araştırılması gerekiyor. Ameliyat sonrasında da yine multidisipliner bir izlem dönemi geçiriliyor.
Ameliyat sonrasında, beslenme ve diyet uzmanlarının belirlediği sağlıklı ve dengeli beslenme kurallarına uymak yeterli oluyor:
Herkes için önerilen günlük egzersizler de ameliyat sonrası kaybedilen kilonun tekrar alınmasını önlemede çok büyük yarar sağlıyor. Uzmanların verdiği bilgiye göre, ameliyattan bir süre sonra kilo verme yavaşlıyor.